( Bu gezimizin ikinci yazısı )
Bir önceki gün Sivrikaya 'da şiddetli bir yağmur altında Dağhorozu aramıştık . Dışkısını teleğini yatağını derken dört döndük ama nafile ! Neyseki dağdan inerken Çalı Kamışçınları ile teselli bulduk. Ürüyorlar orada . Çalı Kamışçını ise yine çok güçlü bir kertik benim için . Diğer hedef türümüz Büyük Dağ Bülbülü yine her zaman rahat rahat görüldüğü yerlerde yok ! Yağmur dindi dinmesine fakat yok! "Bahar Abla seni yarın garantili yerine götüreceğim" diyor Soner . İyiki de öyle diyor,iyiki de herzaman görülen yerde bulamamışız kuşumuzu ! Öyle bir alanda kuşu görmeye gidiyoruz ki unutulmayan bir kertik gezisi yaşıyoruz. Sakin ama heyecanlı tekmili birden!
O gece Yusufeli'nde kaldık . Sabah erken yola çıkıyoruz dedi Soner . Evrim , ben hazırdık zaten . Nefis manzaralarda sık sık durarak bitki kelebek kuş bakıyorduk . Epey yükseldikten sonra kesif bir sis inmeye başladı . Bu siste kuş görmek ne mümkün diye konuşurken bir dönemci döndük karşımızda bir Bozayı'! Yoldan aşağı inmek isterken durdu bize bakmaya başladı . Arabanın camları açık. hepimiz birden " Ayı ! " diye bağırınca ayı geri döndü indiği kayanın yanından hızla dalgalana dalgalana yukarı geri çıktı . O anda kimse fotograf makinasını aklına getirmedi nedense . O nedenle fotografı yok . Soner indi .Peşinden gitmek istedi ama bizi de bırakamadı . O araştırmalarını yaparken ben de bitkilere bakıyordum . Siste görüş mesafesi 15-20m. oluyor . Birden kayanın üzerinde nefis beyaz çan çiçekleri gördüm. Hayran kalınası güzellikte idiler . O an Endemik bir bitkimize baktığımızı bilmiyordum ama böyle bir güzellik ona yakışırdı sadece ! Sonra Hocalarımızın teşhis edeceği gerçekten endemik bir bitkimiz olduğu ortaya çıktı . O bölgenin adına ben hep Ayının kayası derim. Nerde çektin bu çiçeği ? Ayının kayasında !. Sonra ayıyı kaçırdığımıza hayıflanarak söylene söylene yola koyulduk . Artık sis iyice yoğunlaşmıştı . Aracı sisin içine yol kenarına bıraktık . Çantaları da içinde . Soner önde biz Evrimle arkada yürüyoruz. Az önce ayı gördük ya şimdi bu sislerin içinden başka biriyle burun buruna gelme olasılığı %90 dan bile daha yakın ..Üstelik siste 5 metre mesafeyi ancak görüyoruz. Evrimi kaybetmemek için gayret ediyorum. O sırada sisin içinden çıngırak sesleri gelmeye başladı . Bu bir sürü demektir. Sürü varsa köpekleri var demektir . Boynu demirli muhteşem kangal köpekleri .. Ya ayı ya köpeklerle burun buruna gelme ihtimali var derken bir böğürtü arkadan bir tane daha ! İki ayı yolumuzun üstünde demek ki ! Soner dedim. Ayılar var . Yok Bahar abla sen yürü dedi .
Burada bir parantez açayım : Yıllar sonra 2016 da Kuş atlas yaparken çalıların arkasından aynı seslerin gelmesiyle Canan önde ben arkada koştuğumuzu ve sonra İhsan'ın iknasıyla gözümüzle Öküzlerin aynen bu şekilde üreme döneminde bağırdıklarını öğrendim . Parantezi kapattım .
Zaten bunlar öküz dese inanamam çünkü az önce ayı gördük! Ya Soner bu siste kuşu nasıl bulacak ona hiç ihtimal vermiyorum . Ayı bağırtıları :) arasında köpeklerle karşılaşmadan bir süre yukarıya doğru tırmandık . Sis kopkoyu . Soner sisin içinde belirdi . Haydi kuş burda ! Yaklaştık görüşümüze bir kaya girdi. Bekledik gagasında yemiyle bizim kuş geldi kayanın üzerine kondu . Bakındı sağa sola ,bizi bir kesti şöyle .. Sonra yavrusunu beslemek üzere yuvaya daldı . Muhteşem bir an ! Sislerin arasında bir kertik hikayesi . Çok kalmadık hemen uzaklaştık . Aşağıya inerken bu siste arabayı bulacağımıza hiç emin değildim şahsen . Soner bu , o siste yönünü nasıl buldu ,eliyle koymuş gibi kayayı nasıl buldu , döndü geri arabayı nasıl buldu anlamak mümkün değil .!! Kuş sevdası ile mesleğini terkedecek ,yaşamını değiştirecek kadar tutkulu , cesaretli dostumuz ,rehberimiz Soner !
Bu efsane geziyi hakkını vererek çok detaylı yine yazmak kısmet olur mu bilemiyorum. Fakat yazmak istiyorum .