Hikayemizi Emin kaleme aldı :)
Selamlar,
Doğu turumuzun ilk durağı..Erçek gölü hem kelebek hem bitki hemdekuşlar açısından hepimizi büyüledi.Göç zamanlarında nasıl olacağınıdüşünemiyoruz.O kadar çok kuş vardı ki hepsini saymaya kalksak programımızhayatta yetişmezdi.öğleden sonra Bendimahi sazlıklarına doğru yola çıktı,işte Doğu turumuza güzel bir başlangıç yapmıştık ve hedef türlerimizedoğru yola çıktık.
----- o -----
Erçek'ten paçamızı zar zor kurtarıp(o kadar güzel bir yerki öğlenleyin ayrılacaktık ama akşam 4-5'e kadar orada kaldık) Bendimahi'ye doğru yola çıktık.
Van Gölünün kuzeydoğusundan akan Bendimahi çayı Van gölü kıyılarda oldukça güzel bir delta yapmış ve iyi sayılabilecek sazlık ve subasar çayırların deltada yer aldığını öğrenmiştik. Bütün çabalarımıza rağmen( Bahar ablanın 140-150 km hız yapmasına artık alıştım:) Bendimahi'ye akşam saatlerinde ulaştık. Milli Parkların sulak alan koruma sahası tabelasını gördük ve sevgili Soner'in tarifleriyle Doğu Kamışçı'nını doğru yola koyulduk. Tarlaların arasından geçip deltanın ucuna kadar geldik. Aramızda sağa gidelim, sola gidelim diye konuşurken sola gitmeye karar verdik. Her taraf sumru doluydu, akşam ışığı bu güzelliği katlıyordu. Mavi,yeşil,sarıya,siyah beyaz renkli Akkanatlı Sumruların dans edişleri katılınca özkan dayanamadı ve kendini onlara en yakın olan noktada fotoğraflarını çekerken buldu.
Ben güneşi arkama almış ilerliyordum, Doğu Kamışçınıyla olan randevumuza geç kalmıştık ama hala ümitliydim. Bahar ablaya baktım, o da hemen arkamdaydı, biraz daha ilerledikten sonra birden bir kuş sazlıktan sazlığa uçtu..İşte bir taneside orada sazlıktaydı hemen dürbünle baktım. Evet bunlar onlardı, Doğu Kamışçını ailesi doğunun misavirperverliğini gösterircesine önümüzde akşam pazarını kapatıyorlardı. Bize görsel şölen olarak sunulan bu pazar özkan'ın da yetişip fotoğraflarını çekmesiyle şenliğe dönüştü ama artık hava kararıyordu.Güneşin batışını Doğu Kamışçınlarıyla izledik, yirmi kadar Flamingo güneşin önünden geçti son kez. Hava karardı. Doğu Kamışçınlarının bütün ısrarlarına rağmen oradan ayrıldık, doğulunun ne kadar misavirperver olduğunu bir kez daha gördük. Erçiş'te kalacağımız yere doğru yola çıktık.O akşam içtiğimiz çorbayı ve şekerliği itebilecek kadar güçlü olan "delik" böceğini asla unutamayacağım.
Bu arada Doğu Kamışçını gerçekten çok farklı, böyle saçı başı dağınık izlenimi bırakıyor insanda, kafasının üstü daha koyu ve sırtı daha bordo renkli.Kaşının ilginçliği görülmeye değer.
----- o -----
Sodalıgöl..Kuşları en yakın Moganda çekebileceğini düşünen fotoğrafçılar bir kez buraya gelseler Moganda ki kuşların bile uzak kaldığını anlarlar.öyle bir göl ki köylüler ve Dikkuyruklar içice yaşıyor çeşit çeşit ördeklerin arasında Paspaşlar dolanıyor.Otuz tane Tepeli Patka görüp heyecanlanıyoruz acaba ördek göçüde mi başladı? Meğersem orada ürüyorlarmış. Birde kıyı kuşları yok mu? Binlercesi bir arada, kıyıda ince bir hat şeklinde besleniyorlar. Uzunbacaklar hayatımızda hiç görmediğimiz kadar fazlalar ve hepsi bu göldeler. Göç hafiften başlamış gerçektende. Döğüşken kuşlar en değişken hallerinde, neredeyse hepsi üreme kıyafetleriyle.
Kuşlar en çok köyün yakınlarında toplanmış, mecburen arabayı köyün içine çekip kıyıya iniyoruz. Her yanımızda köylüler, pek erkek yok. Kadınlar merakla izliyorlar, çocuklar birbirlerine haber ediyorlar. özkan'ın 500 mm'si yoksa film çekimi için mi? Göl taranıyor, iki kızıl renkli dişi Fiyu beni deli ediyor, her şey tamamda neden kanatlarında yeşil panel var bunların. Collins Bird Guide kötü bir kitap, çizmemişler işte.. Hayalimde "yoksa Cinnamon Teal mi" diyorum tam şeklini bile hatırlamayarak. Bahar ablayla, özkan "O kadar heyecan yapma Yeşilbaş çıkacak üzüleceksin" diyorlar. Ne yapayım heyecanı seviyorum:) özkan bir ara kayboluyor, ama biz sayım yapıyoruz, bugün vaktimiz bol, hem de Dikkuyrukları saymazsak ayıp olur. Tam 80 erişkin(Bu 40 çift eder) Dikkuyruk ve 14 minicik yavru. Bir çok türün sayımını bitirip bütün türleri bulduğumuza emin olduktan sonra özkanı arıyoruz, fotoğrafçı işte, kokusunu almış, Dikkuyrukların dibine girmiş, zaten Dikkuyruklarda köyün dibinde. Biz gelene kadar neler çekmiştir Allah bilir:)
Gelip yanına çöküyoruz, Dikkuyruklar bir sazlığın dibinde toplanmışlar ve ilk kez gördüğüm kurlarını yapıyorlar. Mogan'da hiç şahit olmadığım bir olay. Erkek önce suları kabarta kabarta dişiyi takip ediyor. Sonra kuyruğunu iki tel haline getiriyor ve bunları birbirine çarparak garip bir ses çıkartıyor. O sırada dişiye yan dönerek boynunu çapraz yatırıyor, gagayı açıp sanki bir şeyler söylüyor. Yüzüşleri hiç görmediğim bir tarzda, garip kavisler çizerek dişinin önünü kesiyor, birden yavaşlıyor sonra birden kavisli bir dönüş daha yapıyor. Dişinin tek yaptığı ise yavaş yavaş uzaklaşmak. Kötü bir duygu hissediyorum o an, nedense doğada bu tür davranışları görmek çok zor, sadece kuş görüp not etmek değil yapmak istediğim, kuşların davranışlarınıda gözlemlemek istiyorum..Akşama kadar kalabilirim ama tur programına uymak gerekli, hem belki Toylar önümüzde dans eder..Bahar abla bu gölü gördükten sonra" Bir daha nasıl İstanbul'da kuş gözlemleyip zevk alabileceğiz merak ediyorum" diyor. İstanbuldakiler hiç durmadan kaçarlamış, yazık.
Toy görmek arzusuyla Sodalıgölden çok uzaklaşıyoruz, bilmediğimiz yerlere varıp arıyoruz onları ama yoklar..Bilmediğimiz bir çocuk çoban, onları burada vura vura yok ettiler diyor. Nasıl yok olurlar, neden böyle yazmak zorundayım! Aramızdaki uyanıklardan mı?
----- o -----
devamı yakında..