GöKYÜZÜNDE BİLİMLERİN BULUŞTUĞU ZARAFET: UçMAK
Onların pistleri hava akımları
Kapıda dizili bavullara irili ufaklı çantalara baktım.Şunun şurasında 20 günlük bir gezi için yanıma aldıklarım bir bagaj dolusu eşya..Dağda 8-9C derece donarız sıcakta 35-40C derece yanarız diye diye çantalar bavullar doldu.Ya haritalar!Değişik ölçeklerde üç dört adet harita.Trafik levhaları yetersiz olduğunda ,bakım yapılan yollardan kaçmak için ,kestirmeler bulmak için en önemlisi kaybolmamak için haritalar.Arabaya yerleşip yola koyulduğumda yorgunluğum yerini güneyin özlediğim kıyılarına biran önce kavuşma isteğine bıraktı..Bu böyle solumuzda taa yukarda beliren kalabalık leylek kümesini farkedinceye dek sürdü..Arabayı sağa çekip indim.Kocaman geniş bir hortumu andırır şekilde bir grup leylek yerden göğe dönerek yükseliyor, birbirinin üzerinden kayarcasına döne döne ilerliyorlardı. Göçü başlatmışlardı demek... Onlarda güneye gidiyorlardı.
Dürbünü indirdim.Arabaya ,bir dolu eşyaya, haritalara sonra bir de leyleklere baktım.
İçimde yerini çoktan yoğun bir saygıya bırakmış imrenme duygusuyla bocalamaya başladım.
Uçmak yerçekimine bağımlı olan insanoğlu için bir başkaldırı ve özgürlük simgesidir. Uçmanın sihri insanları yüzyıllardır büyülemiştir. Ayaklarınızın ucunda yükselerek kollarınızı açtığınızda yeryüzünden uzaklaşamamanız dünya üzerinde kendinizin ve ruhunuzun yeterince özgür olmadığına sizi kolayca inandırır. Gökyüzünde sınırsız süzülüşlerle uçan kuşlar hayalini kurduğunuz özgürlüğün sahibi olarak hayranlığınızı bu durumda daha kolay kazanmaktadır. İnsanoğlu uçmayı yorumlayışında sonuç olarak yanılmamaktadır,ancak bu özgürlüğün bedeli üzerinde sıkı bir şekilde kafa yormalıdır.
Hayvanlar aleminde böcekler ve yarasalar da uçma becerisine sahiptir.Estetik görüntüleri nedeniyle insanoğlu kendine kuşları seçmiştir.İlk çağlardan bu yana mağara duvarlarında böceklerin yerine kuş motiflerinin kazılmasının nedeni de bu estetik görüntü ile birleşen asla hakim olamayacakları uçmanın sihirli gücüdür.Kuşlar mitolojide, masallarda kendilerine zengin bir yer bulurken,bilim adamlarınca da didik didik edilmiştir.Uçmanın sihrini çözmek bu gücü elde etmek yabana atılır bir uğraş değildir. Yıllarını büyüleyici bulduğu kuşların kanatlarının anatomi ve fizyolojisini,kas ve tüylerini incelemekle geçiren İtalya Rönesansında Leonardo da Vinci nin çalışmaları bu konuda öncü olmuştur.Sonra bir çift ileriye doğru sevkeden kanat ile bir uçuş makinesi uçmayı sağlayan ikili olarak açıklanmıştır.
Helikopterleri veya uçakları düşündüğümüzde üzerinde bir dizi motor , içinde yönü tayin eden,yüksekliği kontrol eden,hava durumunu bildiren ,telsiz sistemini ,basınç ölçer gibi havacılık gereçlerini de içeren bir seri ünitenin de yer aldığı özel alaşımlardan yapılmış gövdelerden ve bu gövdeleri yöneten özel yetiştirilmiş insanlardan söz etmekteyiz.İniş ve kalkışlarında ise gereken özel pistleri ve de sadece bu alanların inşaatı için onlarca mühendisin çalıştığını da eklemeliyiz.Gürültü ve estetik üzerine ise pek kafa yorma şansımız zaten pek kalmamaktadır.
Dağların doruklarından süzülen bir sakallı akbabanın sadece tüy ve teleklerden oluşan muhteşem görüntüsüne baktığımızda bütün bu makine ve donanımların onda var olduğu gerçeği insanoğlunda büyüleyici olmaktan öte duyguları çağrıştırır. Onların pistleri ustaca kullandıkları hava akımlarıdır.
Uçmak ayrıntılı iş,en son kanadını tak!
İnsanoğlu bir kanadı olsa neler yapabileceğinin düşünü kurar durur.Oysa uçmak ancak bir dizi fiziksel yeterlilik sonucu gerçekleşmektedir.önce rüzgarları karşılayacak aerodinamik bir gövden olmalıdır.Doğal olarak esnek güçlü hafif tüylerin ,içi boşluklarla dolu kemiklerden oluşan bir iskeletin olmalıdır.Ter ve deri salgı bezlerin olmamalıdır.çünkü uçarken vücudunda tutulacak suyun azalması gereklidir.Omuz,kalça kemeri ve göğüs kemiğinin kaynaşarak bir bütün oluşturmalıdır ki böylece hem uçmadaki direncin sağlanır,hem de kas bağlanma yüzeyi artar.İç organlarının arasında hava keselerin olmalıdır.Daha hafif olmak uğruna dişiysen sadece bir yumurtalığın olmalı,sana sadece bir üreme sezonu verilmelidir. Bunun dışında üreme organlarının hem erkeğinde hem sende yine hafif olman için küçülerek iğne başı büyüklüğüne gelmelidir. Besinlerini hızla sindirebileceğin bir sisteminin olması ve böylece besinlerin uzun süre ağırlık yaparak vucudunda kalmaması gereklidir.Atık maddelerinin atılması için daha az su kullanabilmen böylece su depolayıp daha da ağırlaşma diye boşaltım atığın sadece ürik asit olmalıdır.Solunum mekanizmaların gelişmiş olmalı, hava hem girerken hem de çıkarken oksijen kazanmalıdır.Yoksa çığlıklar atarak gökyüzünde nasıl yol alacaksın..Kanındaki glikoz miktarının yüksek olmalı ve ,kan dolaşımın hızlı ve yüksek basınçlı olmalıdır.öyle ki dakikada 400-800 arası çarpsın.Ya yakıt!Unutma hemen hemen bütün gün en az ağırlığın kadar yemelisin..
Okyanusları ,kimsesiz dağların doruklarını aşmak ,gece yıldızların rehberliğinde deltalara ulaşmak , ormandaki ağaçların en üst dallarından seni görmek isteyen kuşçuların dürbünlerinden saklanmak mı istediğin ?öyleyse bütün bu fiziksel donanımını kuşan, en.. son.. kanatlarını tak!
Ekonomi hızdan da önemli onların yaşamında :Uçmanın maliyeti
Seyahatlerimizde bir yere uçakla gitmek günümüzde bize zaman kazandırmaktadır. Zamanı uçağımızın hızına bağlı olarak kazanırız.Uçmanın en büyük avantajı hızdır. Aynı yolu uçarak gittiğinizde, yürüyerek gittiğinizden en az 10-15 kez daha büyük enerji harcayarak ancak daha kısa zamanda geçebilirsiniz.Doğal olarak bu biraz daha masraflı olacaktır.
Kuşlar da hayatlarının her anında seyahate çıkan biri gibi bu hesabı yapacaktır.Atılan bir ekmek parçasına koşarak veya uçarak gitmeye karar vermeleri gerekir.Uçmada harcanan enerjiyi en verimli noktaya çıkarmak için kuşlar uçarken avlarını da ararlar..Bulunduğu yerden uçuşa geçen ve düzenli kanat çırparak yükselen martı; zirveye çıktıktan sonra enerjisini koruyan halkalar çizerek süzülmeye başlarken bir yandan da yiyecek için yeritarar. Kırlangıçlar binaların arasına sıkışan havayı kullanarak süzülürken aynı akıma kapılmış böcek sürüleriyle bir taraftan karnını doyurur. Güneşli günlerde yeryüzünde ısınan hava akımları yükselerek termal akımları oluşturur.Bu akımlar adeta böcek tuzağıdır.Ebabiller paldır küldür kendilerini anaforlara bırakırken böcekleri bulacaklarını bilirler.Uzun mesafelerde süzülerek uçmak onlar için ekonominin hızdan daha da önemli olduğununun kanıtıdır.Göç zamanı süzülen yırtıcı kuşlarımız da bu termallerin peşinde yolculuklarını sürdürürler.Küçük kuşlar bu termalleri kullanmazlar .Ancak küçük kuşlardan olan; baştankaralar,sığırcıklar,ispinozlar yükselip alçalarak dalgalı bir uçuşla enerjilerini idareli kullanırlar.Yeşilbaş ördekler,çalıkuşları kanat çırparak havada kalırken bir kerkenez rüzgarda ileriye doğru iten güce eşit hızda ağır kanat vuruşlarıyla olduğu yerde sıfır hızla yani durarak kalabilir.Kerkenezin karada yaptığını ,yalıçapkını suyun üzerinde avını izlerken yapar.
Kuşların kendi türlerine özel uçuşlarını biçimlendiren aslında ekonomiyi baz alan ayrıntılardır. Onların görece kısa yaşamlarında sahip oldukları bu muhteşem gücü ekonomik kullanmadaki ustalık ve gayretleri; kendisine sunulmuş dünyayı har vurup harman savuran insanoğluna bir yaşam dersi olmalıdır.
Benzeri olmayan heybet ve zerafet
İnsanoğlu uçmaya hayranlığı son derece pahalı ve gürültülü bir şekilde çözmekten öteye gidememiştir.Hatta daha da ileri giderek her uçuş tekniği için ayrı uçuş makineleri tasarlamayı kadar işi vardırmıştır.Doğanın giydirdiği zengin renk ve desenlerdeki tüylerden ibaret kostümleriyle, kuşların ancak kaba saba taklitleri olan bu makineler; asla göklerde süzülen zerafet ve heybete eşdeğer bir örnek bile olamayacaklardır.Gece yıldızlara bakarak çöllerin kenarından ,yüce dağ silsilelerinin doruklarından, mavi okyanuslardan asla geçemeyecekler, şahin gibi çığlıklar atamayacak, bir sumru gibi kıvrak dönüşler yapamayacak,bir ada doğanı gibi avına daldığında çakılıp dağılacaktır.