Instagram

RİVA'DA PUFLALAR!!

Bu cumartesi akşamı bazı işleri yanıma alıp Pazar günü evde devam etmek niyetiyle eve döndüm.Sabah uyandığımda ise pırıl pırıl bir deniz ve güneşli havayı görünce işi gücü bırakmaya karar verdim. Yelkovanlar için doğru Karadeniz kıyısına!


14 Mart 2004 Pazar Riva ya Askeri tesislerin karşısındaki burna gittik.Tam karşıda Rumeli Feneri ve top kalesi de görünüyordu.Bir saatten fazla teleskopla denizi ve kıyıları taradım.Maalesef yelkovanları göremedim.Bu arada denizin üstünden kısa kafalı kısa kanatlı kırçıllı irice bir kuş geçti.Karabatak desen değil martı hiç değil.Boyun kalın kısa .Tanımlayamadım.Sonra sağımdaki adacıklara dönüp karabatakları ve martıları gözlemeye başladım.Acaba karabatakların içinde tepeliler varmıydı?Saydım falan ama ilerdeki burun, adacıklara daha yakın olduğu için daha cazip geldi.


Tekrar arabaya atlayıp 50 m. soldaki bekçisi ve kapısı olan bir park alanından kıyıya indik.Park edip kıyıdan yürüyerek yemyeşil burna çıktık.Hava rüzgarlı güneşli ve soğuk.Yani benim için doğrusu mükemmel bir havaydı.Katlanır iskemleyi açıp, teleskobu da kurup karabatakları belirlemeye başladım.Sarı ve beyaz çiğdemlerle bezeli bu alanda geride bir çift ve biz vardık sadece..Karşı adacıklardaki kayalıkların üzerinde duran karabataklar ve martılarla epey bir zaman geçti.


Adadaki küçük kumsala teleskobu yönelttiğimde üç adet martının yanında değişik bir ördeğin debelendiğini gördüm.Martılar sanki ablukaya almışlardı.Kafası kalın ve büyük gagası alnına yapışık gibi duruyordu.Bizimki martılara aldırmadan kafasını sık sık suya daldırıp ileriye doğru çıkarıyor.Kuyruğunun üstüne dikilip kanatlarını açıp çırpıyor.Martılar kasılmışlar, sanki balıkçı teknesinden düşmüş, patlamış can yeleği mantarları gibi yüzerken bizim ördek hareket üzerine hareket çekiyordu.Başka var mı diye ararken sudan siyah beyaz bir ördek çıktı.Aynen kafasını birkaç kez daldırıp ileriye doğru çıkardı.Döndü bizimkinin yanına gitti.


Birden hemen deniz yüzeyinde kanatlarını yatay olarak hızlı hızlı çırpıp suyu iki tarafa atarak ilerlediler. Yine kafalarını suya hızlı hızlı sokup çıkararak devam ettiler.Siyah beyaz olanı kafasını eğdiğinde siyah leke baklava biçiminde duruyordu.Kanadı siyah sırtı beyazdı.Göğsü çok uçuk pembeydi. Diğerinin gagası da alnından çıkıyordu.İnanılmaz bir gösteri sergiliyorlardı.Şimdi de yine kuyruklarının üstünde dikilip yükselerek ve kanatlarını çırparak yanyana dönüyorlardı.Denizde sürekli yıkanıyorlardı . Kırçıllı olanı, martılara dönüp onları kovalar gibi kuyruğunun üstüne dikilip kanatlarını çırpıyor,adeta göz dağı mı veriyordu..Acaba ben neye tanık oluyordum.Neydi bu etrafı umursamaz eğlence? Bu neşeli bir banyo muydu yoksa kurmuydu? Yoksa biz de güçlüyüz mü demek istiyorlardı..Her neyse neydi!.Belli ki New York ta gezerken yanlışlıkla zenci mahallesine düşmüş iki beyaz turist gibiydiler...


------------------------------------

En son etkilendiğim bundan daha güzeli olamaz dediğim bir gösterinin üstü şu an çiziliyordu.Özür dilerim sevgili meke , Günlerden 15 Şubat 2003 Üsküdarda balıkçıların arkasındaydın. Ard arda 18 kez suya kafanı daldırdın çıkardın ve geriye attın,ve sonra suyun üzerinde yükselerek ayaklarını birbirine üç kez çarpıp koca gövdenle silkelendin.Bunları üstelik iki kez yaptın. Koca gövdenle sergilediğin bu enerjine ve bu gösterine hayran kalmıştım ama ....puflalar ..puflalar...helal olsun yaşamın tadı böyle çıkar dedirtiyor ve senin gösterini çiziyorlardı.

Yavuz uçta teleskobu başındaki kadının beresini çıkarıp mendil yerine sallayarak Bir Karadeniz oyununa başladığını gördü.Rüzgar sesini ona taşıyordu : puflalar da puflalar! Puflalar da puflalar!..!


www.baharca.com sitesinde bulunan tüm yazılar, belgeler, listeler ve fotoğrafların tümünün kullanım hakkı Bahar Bilgen'e aittir. 2. şahıslar tarafından kopya edilemez, kullanılamaz ve izinsiz kaynak gösterilemez. Her hakkı saklıdır.