Bolu gözlem gezimize katılan ,katılmayan, son anda gelemeyen derken , 5 kişi ile yola çıktık..Doğal ki katılımın az olması nedeniyle kendi imkanlarımızla geziyi tekrar revize ettik.. Uzun araştırma ve incelemeler sonunda Aslı’nın arabasında karar kıldık. Yol boyu da ne isabetli karar verdiğimizi bayıla bayıla Aslı’ya ifade ettik. Tam zamanında ,sabah saat 05:00 de teker döndü ve hemen Otoyola vasıl oldu. Henüz hava karanlık iken bir servis alanında kahvaltımızı yapmaya karar verdik. Çorba ve çaylardan sonra, yer yer sisler içinden yol alarak ,08:00 cıvarı yine sisler içinde Yeniçağa’gölüne ulaştık. Görüş olmadığından Dörtdivan’a Akbabalara doğru gitmeye karar verdik.
Önce Akbaba merkezini bulduk. Kapı ları çaldık tabiki o saatte kimseleri bulamadık. Bir köylüden yol tarifi aldık. Yolda sağımız solumuz yırtıcılarla doluverdi. Direğin üzerindeki kartal ne ola derken uçtuğunda Küçük Orman Kartalı olduğunu gördük. Kızıl şahin ve şahinler yerlerde , çalılarda ciddi ifadelerle ortalığı inceliyorlardı.. Karınları guruldamaya başlamıştı anlaşılan. Ama Kuzgunlar ,leş kargalarıyla yer değiştirmiş gibi her yanda uçuyorlardı. Zaten bizi günün sonuna dek hiç bırakmadılar. İhsan amcaları da meğer onlara ne meraklıymış ki her Kuzgun’da nerdeyse durduk..Bir yandan Akbaba lokantası için 3 değişik yol tanımı alırken diğer yandan Kuzgunlardan artan kuşları kaçırmamaya çalışıyorduk. Böylece ağaçta tünemiş genç bir Şah Kartal ,derken erişkin iki Şah Kartal daha belirdi. Daha ilerde ilk Kara Akbabamız gökyüzünde süzülmeye başladı. O sırada Google’dan bastığım A4 de Akbaba lokantasının olduğu köyün adını yazdığımı hatırladım. Sorkun Köyü .
Levhalar sorular derken kısa sürede köyü ve Lokantayı bulduk ancak Akbabalar yok! Biraz gözlem yaptık. Etrafta tavuk artıkları ile dolu bir alan..Sonra gökyüzünde beliren Kara Akbabalar neşemizi yerine getirdi. Tunç’un seslenmesiyle köydeki tarlaların üzerine tünemiş 8 Kara Akbabayı gördük . Hemen teleskobu kuruyorduk ki Kuzgunların karıştığı bir küçük kargaşa ile gökyüzünde Genç Akkuyruklu Kartal’ımız bizi sevince boğdu. Vadiye tersten dönüp inişi muhteşemdi! Hepimiz aşağıya inip Akbabalara yaklaşmak istiyorduk. Ancak yanlarındaki küçük sığır sürüleri köpakler derken biz daha inmeden kalktılar. Sonra bir taşın üzerinde tek bir birey gördük. Hemen ona doğru gitmek için arabayla indik. Bir tavuk çiftliğinin arkasındaydı. Çiftlik sahibiyle konuştuk ve yerde ölü piliçler gördük. O zaman bu yırtıcı bolluğunu net olarak anladık. HER TARAF BU TAVUK ÇİFTLİKLERİNİN ÖLÜ TAVUKLARIYLA , HER ÇEŞİT YIRTICI İÇİN ZATEN LOKANTAYDI.. En kolay ulaşılan beslenme alanları..
Çiftliğin arkasına geçip tepeyi aşar aşmaz,yere tünemiş 6 Kara Akbabanın 100m. ötemizde olduğunu farkettik. Neşemiz tam olarak yerindeydiJ Müthiş görünüyorlardı. Aslında karınları tok olduğundan rehavetteydiler ve temizleniyorlardı. Dönüşte anladık ki Çiftlikteki kadıncağız ölü tavukları arkaya tam onların olduğu yere atmış ,üçünü de düşürmüş onları da biz görmüşüz. Aslı, Tunç ve İhsan kertikleriyle daha da mutluydu! Saat 11:30 a geliyordu bu defa bizim karınlar guruldamaya başlamıştı. Dörtdivan’a dönerek bir şeyler yemeye karar verdik. Pideler ve ızgara mantarlarla bol salatalı bir ziyafetten sonra Kartalkaya’ya doğru yola koyulduk.
Ne mümkün ilerlemek ! Yine gökyüzü muhteşem! İki Şah Kartal ve Kara Akbabalar masmavi gökyüzünün altında ve bizim üstümüzde oldukça yakından kanat seslerini neredeyse duyacağımız bir mesafeden pozlar vererek dönüyorlardı. Uzakta bir kayanın üzerinde bir Şah Kartal daha ve iki Akbaba da yerde tünemişlerdi. Ortalarında 2 Büyük Akbalıkçıl ve 8 gri balıkçıl vardı.. Ötücülere zamanımız nerdeyse kalmıyordu ,biz ayrılamıyorduk onlardan.
Kartalkaya yolunda birkaç ötücüyle karşılaşsak da etraf çok sessizdi. Ağaçlara delici gözlerle bakıp özellikle Cemil olmak üzere ,kulaklarımızı dikiyorduk ama sonuç yok.. Bu şekilde dura kalka Karatalkaya oteller alanına çıktık. Kar hemen hemen hiç yok gibi sağda solda bir kaç küme şaklinde kalmış. Arabayı park edip ,yürümeye başladık. Cemil Anadolu sıvacı alarmı verdi. Nefis bir Anadolu sıvacısını yolun kenarındaki Sarıçamın üzerinde bol bol izledik. Çaprazgagalar uçtu. Bir Gökdoğan ava dalış sovu da yaparak özellikle Aslı’nın gönlünü fethetti. Kartalkaya’yı terkedip , hemen kavşaktaki daha düşük rakımda ve güneş altında bir yaylaya girdik. Sabahtan bu yana inanılmaz temiz havanın tadını çıkarıyorduk. Biz şehir kaçkınları olarak, kulaklarımızdaki sessizliğin ; Sarıçam ve Göknarlardan yükselen ciğerlerimize çektiğimiz muhteşem havanın , sonuna kadar farkında olarak, önümüzde serilen doyumsuz güzellikteki yaylaya bakıyorduk.
Arabadan indik ağaç sınırına doğru dağılarak ilerledik. Cemil’in işaretiyle daha da içerlere girerek devam ettik. Orman o denli sessizdi ki inanılmaz. Cemil Bayramda gördükleri ötücü bolluğunu anlata anlata bitiremiyordu aynı alanlarda . Fakat şimdi sessizdi.. O nedenle en ufak bir tısı nın peşine düşmekl kalıyordu geriye. Bu defa bu sesin bir Orman Alaca Ağaçkakan olduğunu anladık . Çok da güzel bir bireydi. Sonra arkamızdaki ağaçta bir Orman tırmaşık,derken diğerinde iki Çalıkuşu ve Çam baştankaraları neşemizi artırdı.
Zaman daralıyordu..güneş batmadan Şakrak’ı görebileceğimiz bir noktaya daha bakmak istiyorduk ancak epey yol gitmemiz gerekiyordu. İniş yolunda gizli buzlanma olduğunu farkettik . Güneş çoktan yolun çoğu kesimini terk etmişti. Hızımızı da düşürünce karanlığa kaldık.
Duru ,sakin ve doyurucu bir geziyi daha arkamızda bırakarak dönüşe geçtik.Tünelden önceki servis alanında sıcak çorbalarımızı içtik. Ardından kitabımızı açtık ,gördüğümüz kuşların listesini yaptık ,Aslı yazdı . İhsan da Kuşbank’a girmek için gönüllü oldu. Kısa kış güneşinin unutulmazları arasına Kara Akbabalar, Şah Kartallar, Ak kuyruklu Kartal , Gökdoğan ve Anadolu Sıvacısı girmiş , hayallerimize kazınmıştı.
Bir sonraki gezi planlarını düşünerek ve kesinlikle bir kez daha Bolu’ya gelmek üzere 20:30 da Ataşehir Petrol ofisi’nden evlerimize dağıldık.
Bahar Bilgen
18 Kasım 2012